Kategori: Magazin

  • Türkiye,  küresel bir lojistik üssü olmaya aday!

    Türkiye, küresel bir lojistik üssü olmaya aday!

    Cushman & Wakefield |TR International’ın Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi iş birliğiyle uluslararası yatırımcılara özel olarak hazırladığı ‘Lojistik Pazar Görünümü Türkiye 2024’ raporu, Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini kapsamlı bir şekilde ortaya koyarak Avrupa, Asya ve Ortadoğu’daki yatırımcıları cezbetmeyi hedefliyor. Rapora göre; Türkiye, jeopolitik riskler ile bozulan tedarik zinciri, yükselen navlun maliyetleri sonrası daha ekonomik ve güvenli pazarlar arayan yatırımcılar ve yükselen ‘yakın kıyı’ trendiyle birlikte, küresel bir lojistik üs olmaya aday.  Avrupalı şirketler için en popüler yeniden tedarik bölgelerinde 3’üncü olan ülkemize başta Çin olmak üzere pek çok ülkeden firmalar, art arda üretim hatlarını taşıyor.

    Dünyanın önde gelen ticari gayrimenkul danışmanlık şirketlerinden Cushman & Wakefield |TR International, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi iş birliğiyle gayrimenkul özelinde ‘Lojistik Pazar Görünümü Türkiye 2024’ raporunu yayınladı. Türkiye’nin lojistik alanındaki yüksek yatırım potansiyelinin 2024 yılının ilk çeyrek verileri ile kapsamlı bir şekilde ortaya konduğu, uluslararası yatırımcılara özel olarak hazırlanan rapor Avrupa, Asya ve Ortadoğu ülkelerinden gelebilecek lojistik yatırımcılar için önemli veriler içeriyor. 

    Raporda Türkiye’nin ekonomik ve stratejik konum olarak öne çıkan özellikleri, lojistik sektör verileri, altyapı projeleri, yatırım bölgeleri, talep ve pazar koşulları, ortak piyasa uygulamaları, ticaret rotaları, teşvikler ve küresel trendler detaylı olarak ele alınıyor. 

    Uluslararası yatırımcılar için ekonomik, güvenli ve stratejik bir pazar fırsatı 

    Dünyada ticaret yollarının Kızıldeniz çevresindeki çatışmalar ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile doğan tedarik zinciri krizleri nedeniyle değişim sürecini analiz eden rapor, bu nedenle uluslararası ticarette yeni pazar arayışına giren yatırımcılar için ‘yakın kıyı’ kavramının önem kazandığını ortaya koyuyor. Rapora göre, 2023 yılında jeopolitik riskler sonucunda yaşanan döviz kuru dalgalanmaları ve uzayan ticaret rotaları ile operasyonel maliyetleri artan, navlun fiyatları 1.480 dolardan 3.400 dolara yükselen ve daha ekonomik, güvenli ve çevreci tedarik zincirleri aramaya yönelen uluslararası yatırımcıların üretimlerini daha yakın bölgelere taşımasını ifade eden ‘yakın kıyı’ kavramı küresel tedarik zincirinde yaşanan krizlere karşı oluşturulan en güçlü argümanlardan biri olmaya devam ediyor. Kavramın merkezindeki ülkelerden biri de Türkiye.

    Bugün çok uluslu şirketlerin üretim, ihracat ve yönetim merkezi olarak konumlandığı ülkemizin Avrupalı şirketler için en popüler kaynak bulma ve yeniden tedarik bölgelerinde 3’üncü sırada olduğunun belirtildiği raporda, “Türkiye’nin sunduğu stratejik avantajlardan Orta Koridor’un Kuzey Koridoru’na göre daha ekonomik ve hızlı olduğu belirtiliyor. Teknolojik ilerleme ve altyapı yatırımları sayesinde maliyet ve verimlilik avantajları daha ulaşılabilir olan Türkiye, savaş gündemi nedeniyle enerji sıkıntısı çeken Avrupa’nın aksine, ‘güvenli enerji arzı’ ile uluslararası yatırımcılar için tedarik zinciri sorunlarının üstesinden gelmek adına bir şans olarak görülüyor” ifadeleri yer alıyor.    

     

     

    Türkiye, Gelişmekte Olan Piyasalar Lojistik Endeksi’nde 11’inci

    Agility Gelişmekte Olan Piyasalar Lojistik Endeksine göre 2023 yılında Türkiye, ‘yurtiçi ve yurtdışı fırsatları, işletme temelleri ve dijital hazırlık’ kriterlerinde aldığı skorlarla 11’inci sırada. 

    Raporda 100 milyar dolarlık lojistik pazarı ile küresel lojistik ihracatının yüzde 2,5’ini alan Türkiye’nin stratejik konumu, lojistik kapasitesinin son 5 yılda istikrarlı bir şekilde artması, yükselen altyapı yatırımları, ekonomik büyümesi, ihracat odaklı sanayi tabanı, nüfusu ve geniş iş gücü havuzu nedeniyle taşımacılık ve lojistik için küresel bir merkez olma potansiyeli olduğu vurgulanıyor. Rapora göre, Türkiye’nin bu alanda potansiyelini yükselten diğer önemli etkenler ise güçlü perakende pazarı ve hızla büyüyen e-ticaret kapasitesi. Bu kapsamda, Türkiye’nin bu yıl 89,42 milyar dolar olan dijital ticaret işlem değerinin 2027 yılında 136,89 milyar dolara yükselmesinin beklendiği belirtiliyor. 

    Uluslararası devler yatırım için sırada 

    E-ticaretin hızlı büyümesinin transfer merkezleri ve bölgesel depolara yapılan yatırımları hızla artırdığı belirtilen raporda, yeni lojistik koridorları ve altyapı yatırımları sayesinde bugün birçok uluslararası firmanın üretim hatlarını Türkiye’ye taşıma niyetinde olmasına dikkat çekiliyor. Raporda  Çinli otomotiv şirketi Skywell’in, Türkiye’ye 1,6 milyar dolarlık yatırım yapacağı duyurusu; SAIC Motor ve DFSK Motor, yakın gelecekte Türkiye’de yeni yatırım planladıklarına ilişkin açıklamalara yer verilirken; Amazon’un, Türkiye’deki ilk lojistik merkezini Tuzla’da açarak yerel ve küresel pazarlara daha verimli hizmet verme imkanı yakaladığı; Fedex Express, İstanbul Havalimanı Kargo Bölgesi’nde üç kıtadaki operasyonları entegre edecek 23 bin metrekarelik büyük bir merkezin kurulumuna başladığı bilgileri yatırımcılarla paylaşıyor. 

    Lojistik depo kiraları, artış eğilimi gösteriyor

    Rapora göre, operasyonel maliyetlerin depo arzını sınırlı kıldığı sektörde güçlü talebin varlığı, 2021 yılından bu yana birincil kiraları yükseltti ve 2024 yılının ilk çeyreğinde birincil kiralar İstanbul’da ABD doları bazında yıllık yüzde 18,75 oranında arttı. Bu rakam Ankara’da ise yüzde 9,09 oldu. Kısa ve orta vadede bakıldığında, birinci sınıf kiraların artmaya devam etmesi, talebin ve lojistik tesis geliştirme faaliyetlerinin artması, arzın hareketlenmesi ve getirilerin sabit kalması bekleniyor.    

    Raporun sanayi pazarına değindiği bölümde ise bölgelerine göre değişmekle birlikte lojistikte yılın ilk çeyreğinde Kuzey Marmara bölgesinde birincil kiralar 110-285 TL, Doğu Marmara bölgesinde 155-310 TL, Sakarya-Düzce bölgesinde 115- 155 TL, Ankara bölgesinde 110 ile 200 TL ve İzmir-Manisa bölgesinde 100-200 TL aralığında değiştiği belirtiliyor. Çok katlı depoların ağırlıkta olduğu pazarda 10 milyon metrekarenin üzerinde olan toplam lojistik arzının 9 milyon metrekaresi Marmara Bölgesi’nde, kalanı ise İzmir, Ankara, İskenderun ve Trabzon gibi şehirlerde bulunuyor. 

     

    İstanbul, EMEA Bölgesi’nde rekabetçi kira seviyeleri ile öne çıkıyor

    Endüstriyel & lojistik pazarda Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’yı kapsayan EMEA Bölgesi’ndeki 44 kentin birincil kira ve getiri karşılaştırmalarını ele alan rapora göre, İstanbul rekabetçi kira seviyeleri ile öne çıkıyor. 2024’ün ilk çeyreğinde İstanbul’daki prime kiraların aylık 8.75 euro seviyelerinde seyrettiğini gösteren rapora göre, bu durum İstanbul’u EMEA bölgesindeki şehirler arasında 12’inci sıraya yerleştiriyor. Listenin başında İsviçre’den Zürih, Birleşik Krallık’tan Londra ve yine İsviçre’den Cenevre bulunuyor. Rapora göre İstanbul’un 2024 yılının ilk çeyreğinde yüzde 8.5 olarak kaydedilen birincil getirisi ise geçen yılın ilk çeyreği ile aynı seviyede seyrediyor. Böylece İstanbul, kira getirilerinin dolar bazında daha önceki senelere oranla oldukça yüksek olması ve stratejik konumuyla hem yerli hem de uluslararası yatırımcılar için cazip bir seçenek olmaya devam ediyor. 

    İkiz dönüşüm trendiyle akıllı depolama alanlarına ihtiyaç artıyor

    Nitelikli ve akıllı depolama alanlarına ihtiyaç duyulan yeni dönemde teknoloji ve otomasyona yapılan yatırımların da önemli ölçüde arttığını vurgulayan rapora göre, yapay zeka ile yönetilen lojistik sistemleri ile robotik otomasyon ve sürdürülebilir enerji çözümleri 2023’ün öne çıkan eğilimler arasında yer alıyor. Hızlı teslimat beklentilerini karşılamak için dronların ve otonom araçların yaygın kullanımını ‘önemli bir gelişme’ olarak nitelendiren rapor, dijital ve yeşil lojistik uygulamalarının bir arada kullanılmasını ifade eden dijital dönüşüm sürecinin dünya çapında şirketlerin uygulamasının beklendiği önemli bir entegrasyon olduğunu vurguladı. Rapor, Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın bir parçası olarak 12. Kalkınma Planı’nda dijital dönüşümü desteklediğini ve bu nedenle daha çevreci pazarlar arayan uluslararası yatırımcılar açısından da önemli fırsatlar sunduğunu ortaya koyuyor.

     

    “Türkiye’nin küresel tedarik zincirine entegrasyon ve küresel lojistik üssü olmak konusunda ciddi bir potansiyeli var”

    Türkiye’nin sunduğu yüksek potansiyeli tüm dünyada anlatırken ayrıcalıklı jeostratejik konumunun üzerinde önemle durduklarını belirten Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu, ‘’Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2003 yılından bu yana büyük altyapı yatırımları hayata geçirildi. Bu atılım bizi rekabet coğrafyamızda uluslararası doğrudan yatırımlar için bir cazibe merkezi haline getirdi. 1,3 milyar insanın yaşadığı ve yaklaşık 30 trilyon dolarlık GSYİH hacminden bahsettiğimiz bir coğrafyanın tam ortasındayız. Lojistik alanında altı çizilmesi gereken çok önemli detaylar var. Cushman & Wakefield |TR International iş birliği ile hazırladığımız raporun bu noktada uluslararası yatırımcılara bilgilendirici ve güncel bir kaynak olarak sunuluyor olmasını çok değerli buluyorum. Raporun hazırlanmasında emeği geçen Cushman & Wakefield |TR International ekibine ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisinde görev yaptığımız çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”

     

    “Ülkemiz için potansiyel bir yatırım hamlesine rehberlik etmekten memnuniyet duyuyoruz”

    Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi iş birliğiyle 2 yıl aradan sonra gayrimenkul özelinde hazırladıkları ikinci lojistik raporu ile Türkiye’nin bu alanda taşıdığı önemli potansiyeli tüm yönleriyle yatırımcılara aktarmayı hedeflediklerini aktaran Cushman & Wakefield | TR International Yönetim Kurulu Başkanı Tuğra Gönden, “Uluslararası yatırımcılara daha önce yayınlanmamış güncel veriler sunarak bilinçli kararlar almalarını desteklemeyi amaçladık. Raporun yeni pazar arayışındaki lojistik yatırımcılarının bu alanda Türkiye’deki fırsatları daha sağlıklı değerlendirmelerini sağlayacak bir başucu rehberi olmasını temenni ediyoruz” dedi. Gönden,“Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi raporun hazırlanmasında yönlendirme ve sektörel veri sağlama konularında destek sağlamanın yanında raporun küresel yatırımcılara ulaşmasında önemli bir rol oynadı. Biz de Cushman & Wakefield I TR International olarak ülkemize ihracat geliri kazandıracak önemli bir yatırım hamlesine rehber görevi üstlenen bu raporu hazırlamaktan memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaptı. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • ETi Burçak ve WWF-Türkiye “Toprak Gönüllüleri"   Tarım Topraklarını İyileştirmek İçin   Anadolu'da Çiftçilerle Omuz Omuza Çalışacak!

    ETi Burçak ve WWF-Türkiye “Toprak Gönüllüleri" Tarım Topraklarını İyileştirmek İçin Anadolu'da Çiftçilerle Omuz Omuza Çalışacak!

    2008 yılından bu yana Türkiye’de tarımsal sürdürülebilirliğe katkıda bulunmak amacıyla iş birliği yapan, bu alanda birçok önemli projeyi hayata geçiren ETi Burçak ve WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), ortak çalışmalarına bir yenisini ekledi. 

    Türkiye’deki tarım topraklarının yüzde 88’inin sağlıksız olduğu tespitinden hareketle tarım topraklarının iyileştirilmesi amacıyla 2020 yılında “Sağlıklı Toprak Hareketi” projesini başlatan ETi Burçak & WWF-Türkiye, projeyi yeni dönemde “Toprak Gönüllüleri” açılımıyla devam ettirecek. İlk aşamada İç Anadolu bölgesinde Konya, Ankara, Eskişehir, Çorum, Yozgat ve Sivas illerine giderek çiftçileri tarlalarında ziyaret edecek olan “ETi Burçak & WWF-Türkiye Toprak Gönüllüleri”, çiftçilere toprak koruma yöntemlerini uygulamalı olarak anlatacak.

    Doğrudan Ekim Yöntemiyle Yakıtta Yüzde 85, İşçilikte Yüzde 70 Tasarruf Sağlandı!

    Sağlıklı Toprak Hareketi projesi kapsamında Eskişehir’in Çifteler ilçesinde 52 dekarlık pilot alanda doğrudan ekim çalışmaları başlatan ETi Burçak & WWF-Türkiye, bu yöntemi denemek isteyen çiftçilerin ortak kullanımına sunulmak üzere Çifteler Ziraat Odası’na doğrudan ekim makinesi hibe etti. Bu uygulamayı denemek isteyen çiftçilerin sayısının artmasıyla toprak işlemesiz tarım uygulama alanı yaklaşık 40 kat büyüyerek 2050 dekarlık alana yaygınlaştırıldı. Proje kapsamında 4 yıldır pilot tarlalarda hayata geçirilen koruyucu tarım uygulamalarıyla çiftçiler yakıttan yüzde 85 ve işçilikten de yüzde 70 tasarruf sağladı. 

    ETi Burçak & WWF Türkiye, Sağlıklı Toprak Hareketi Projesi süresince alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla 3 farklı rapor hazırladı. ‘Türkiye’de Tarım Arazilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği’ başlıklı raporda, ülkemizdeki tarım arazilerinin mevcut durumu ile sürdürülebilir ve onarıcı tarım yöntemlerine yönelik önerilere yer verildi. ‘Sürdürülebilir Tarım Uygulamalarının Yaygınlaştırılmasına Yönelik Politika Uygulama ve İletişim Önerileri’ adlı raporda tarım uygulamalarının çiftçiler arasında nasıl yaygınlaştırılacağını anlamak amacıyla yapılan geniş kapsamlı sosyolojik araştırmanın çıktıları derlendi. ‘Tarım Topraklarımızın Sağlığı için Bölgelere Özel Toprak Koruma Yöntemleri’ başlıklı üçüncü raporda ise; Türkiye’nin farklı bölgelerine özel toprak koruma yöntemleri önerildi. 

    Ankara Üniversitesi, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Harran Üniversitesi ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nin Ziraat Fakülteleriyle işbirliği yapan ve öğrencilere dünyada ve Türkiye’de toprak koruma ve iyileştirme yöntemlerinin tanımları, kapsamları ve uygulamaları hakkında bilgiler sunan ETi Burçak & WWF-Türkiye, öğrencilere edindikleri bilgileri arazilerde çiftçilerle birlikte deneyimle pekiştirme fırsatı da sundu.

    Ziraat Fakültelerinin Öğrencilerine Özel “Toprak Kampı”! 

    Ziraat fakültelerinden konuyla en ilgili öğrencilerin katılımıyla Eylül ayında Çanakkale Çamtepe’de bir “Toprak Kampı” gerçekleştirecek olan ETi Burçak & WWF Türkiye, bu kampla geçtiğimiz akademik yıl boyunca teorik bilgi edinmiş ve pratikte uygulamaları deneyimlemiş öğrencilerin konuyu derinlemesine öğrenmelerini ve doğa koruma bakış açısıyla onarıcı tarımı anlamalarını hedefliyor. Eğitimleri tamamlayan gençler, “ETi Burçak & WWF Türkiye Toprak Gönüllüleri” olarak öğrendiklerini, yağış simülatörü gezici aracı ile çiftçilerin tarlalarına giderek onarıcı tarımın toprak sağlığına etkilerini çiftçilere uygulamalı olarak anlatacaklar. 

    Çiftçilere toprak-su döngülerini anlamada ve farklı toprak yönetim şekillerinin toprağın fiziksel, biyolojik ve kimyasal özelliklerini nasıl etkilediğinin pratikte sunulmasını sağlayan yağış simülatörü ile ilk aşamada İç Anadolu bölgesinde Konya, Ankara, Eskişehir, Çorum, Yozgat ve Sivas illerini gezecek olan ETi Burçak & WWF Türkiye Toprak Gönüllüleri, önümüzdeki dönemde Türkiye genelinde farklı bölgelere de ulaşacak. 

    İş birliklerinin yeni safhası olarak açıkladıkları ETi Burçak & WWF Türkiye Toprak Gönüllüleri hareketiyle beraber, bu yıl gerçekleştireceklerini  de kamuoyuyla paylaşan ETi Türkiye CEO’su Ercan Öz ve WWF-Türkiye Genel Müdürü Ömür Kula, önümüzdeki dönemde atacakları adımları ETi Burçak’ın yeni marka elçisi Kıvanç Kasabalı’nın da katılımıyla gerçekleşen toplantıda basın mensuplarıyla paylaştı.

    ETi Türkiye CEO’su Ercan Öz, WWF-Türkiye ile olan iş birlikleri kapsamında tarım yapılan toprakların verimden ödün vermeden korunması ve iyileştirilmesi yönünde katkı sağlamayı ve bu konuda toplum nezdinde farkındalık yaratmayı amaçladıklarına dikkat çekti.

    “Toprak Gönüllüleri’miz çiftçilere yeni bakış açıları kazandıracak”

    WWF Türkiye ile 15 yıldır birçok projeye imza attıklarını ve bu projelerde binlerce çiftçiyle omuz omuza çalışırken, tarım topraklarının verimliliğinin korunması konusunda farkındalık çalışmaları sürdürdüklerini dile getiren ETi Türkiye CEO’su Ercan Öz, konuyla ilgili şunları söyledi: “Eskişehir’in Çifteler ilçesinde gerçekleştirdiğimiz koruyucu tarım uygulamalarıyla toprağın sağlığını korurken aynı zamanda çiftçilerin yakıttan yüzde 85 ve işçilikten de yüzde 70 tasarruf sağlamasına katkı sağladık. Toprak Gönüllülerimizle onarıcı tarımın toprak sağlığına etkilerini çiftçilere aktarabilmeyi hedefliyoruz. Bu paralelde de Eskişehir, Şanlıurfa, Aydın ve Tekirdağ illerinde onarıcı tarım yapan çiftçi ziyaretlerimizi gerçekleştirdik ve 100 ziraat mühendisi öğrencinin çiftçimizle, deneyim paylaşımı gerçekleştirerek, uygulamaların yerinde görülmesi ve deneyim paylaşılmasının sağladık. Bu yıl yine ziraat fakültelerinden öğrencilerimizle birlikte gerçekleştireceğimiz ve üç gün sürecek Toprak Kampı’nda 20 ziraat mühendisliği öğrencisi, onarıcı tarım konusunda uzmanlardan teorik ve uygulamalı eğitim alacak. Eğitimleri tamamlayan bu gençlerimiz, sürecin sonunda “ETi Burçak Toprak Gönüllüleri” olacak ve öğrendiklerini sahada çiftçilere uygulamalı bir şekilde gösterecek.”

    Bu yıl özellikle en çok önem atfettikleri bir diğer etkinlikleri olan yağış simülasyonuna da dikkat çeken Öz, bu organizasyonu ekim ayında gerçekleştirmeyi planladıklarını aktardı: 

    Onarıcı tarımın toprak sağlığına etkilerinin çiftçilere aktarılması için gezici aracımızla hazırlanacak yağış simülasyonunu, ETi Burçak WWF-Türkiye Toprak Gönüllüleri ve WWF-Türkiye’nin uzman teknik personelleri ile birlikte Konya, Ankara, Eskişehir, Çorum, Yozgat ve Sivas’taki çiftçilerimizle buluşturacağız. Bu illerimizi daha önce yayınladığımız ‘Türkiye’de Tarım Arazilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği Raporu’nu baz alarak buğday üretiminin en yoğun olduğu lokasyonlara göre belirledik.” 

    Ercan Öz’ün ardından söz alan WWF Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü Ömür Kula ise şunları söyledi: “Bugün doğal kaynaklar üzerindeki tehditlerin en başta gelenlerinden biri de gıdamızı üretme biçimimiz Tarım amaçlı arazi kullanımlarının suyumuz, ormanlarımız, havamız, denizlerimiz ve biyolojik çeşitlilik üzerinde tahrip edici etkileri var. Öte yandan tarımsal üretim süreçleri hem doğa koruma açısından önemli tehditler oluşturuyor hem de çözüm bulmanın anahtarını elinde tutuyor. Bu noktadan hareketle Türkiye’de buğday üretimi yapılan tarım alanlarında toprağın korunması için gerekli yöntemlerin belirlenmesi ve toprak kalitesini iyileştiren bu yöntemlerin bölgelere özgü derlenmesi, uygulamaların yaygınlaştırılması amacıyla 2020 Eylül ayından bu yana ‘Sağlıklı Toprak Hareketi’ projesini ETi Burçak işbirliği ile sürdürüyoruz.

    WWF-Türkiye ve ETi Burçak olarak 15 yıldır eşine az rastlanır bir işbirliğini hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de  amacımız; toprağı korumaya ve iyileştirmeye yönelik sürdürülebilir yaklaşımların uygulanması ile topraklarımızın yeniden canlanmasını sağlamak ve bu yöntemlerle karbonu toprak bünyesinde depolayarak iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sağlamak.

    Pilot uygulamalarla çiftçilerin koruyucu ve onarıcı tarım uygulamalarını öğrenmeleri ve uygulamalarının teşvik ediyor; koruyucu tarımın yaygınlaştırılmasına katkı sağlamak amacıyla kamu otoriteleriyle işbirliklerinin geliştirilmesi için çaba gösteriyoruz. Akademisyenler ve çiftçiler arasında bilgi alışverişini artırmak ve deneyimleri daha etkin bir şekilde paylaşmak için yağış similatörü gezici araç ile ağ oluşturacağız. Doğamıza, geleceğimize, toprağımıza sahip çıkmak Birlikte Mümkün.!”

    ETi Burçak’ın yeni marka elçisi olan Kıvanç Kasabalı ise şunları söyledi:  “ETi Burçak ve WWF Türkiye Toprak Gönüllüleri” ve Sağlıklı Toprak Hareketi projesi, çiftçilerimizin verimliliklerini arttırarak tarım yapabilmelerine olanak sağlayacak. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü tarım topraklarımız maalesef giderek sağlığını yitiriyor. Bu konuda hızla harekete geçmeye ve önlem alınmasına ihtiyaç var. Bu önlemler alınmazsa yüzyıllar boyunca bizleri besleyen bu bereketli tarım toprakları maalesef işlevini yitirecek. Doğal kaynaklarımızı ve en önemlisi tarım topraklarımızı hoyratça kullanmaya dur dememiz gerekiyor. Yıllardır yapmış olduğum programlar, çiftçiler ve köylülerden öğrendiğim bir şey varsa o da toprağın her zaman kendisini ekeni, kendisine iyi davrananı aynı şekilde karşıladığıdır. 

    ETi Burçak ve WWF-Türkiye iş birliğinde daha önce gerçekleşen projeler: 

    2008 yılında Konya Havzası’nda Tarımsal Su Tasarrufu Projesi ile başlayan iş birliğine 2009’da Türkiye’nin Yarınları projesini ekleyen ETi Burçak ve WWF Türkiye, bir sonraki yıl Türkiye’nin Yarınları İçin İklime Uyum Seferberliği’ni başlattı ve 2014 yılına kadar bu projesini sürdürdü.

     2013 yılında ‘Konya’da Suyun Bugünü Raporu’nu, 2014’te ise ‘Konya Havzası’nın Tükenen Mirası: Yeraltı Suları Raporu’nu hazırlayan ETi Burçak ve WWF Türkiye, 2015-2017 yılları arasında Türkiye’nin Buğday Atlası’nı yayınladı. 2017 yılında hayata geçirilen Siyez Buğdayını Yaşatma projesini 2017-2018 yılları arasında ise Geleceğimiz Buğday eğitim projesi izledi. 2020-2024 yılları arasında Sağlıklı Toprak Hareketi’ni başlatan ETi Burçak ve WWF Türkiye, bu yıl Toprak Gönüllüleri ile Anadolu’yu köy köy gezmeye hazırlanıyor. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • CarrefourSa Bursa Alışveriş Merkezi'nin mülkiyet devri gerçekleştirildi

    CarrefourSa Bursa Alışveriş Merkezi'nin mülkiyet devri gerçekleştirildi

    CarrefourSa Bursa Alışveriş Merkezi, 2001 yılında ziyaretçileriyle buluşmuştu. 

    Bursa’nın ilk alışveriş merkezlerinden biri olan, 100.000 metrekare arsa alanı üzerine kurulu, 60.000 metrekare kiralanabilir alana sahip ve 146 seçkin mağazayı bünyesinde barındıran CarrefourSa Bursa AVM, 2001 yılının Eylül ayında ziyaretçileriyle buluşmuştu. Ticari faaliyetlerini 23 yıldır devam ettiren CarrefourSa Bursa AVM, prestijli lokasyonu ve projede yer alan CarrefourSa hipermarketi ile de bölgenin en yoğun ilgi gören perakende noktalarından biridir. 

    Satışa ilişkin işlemler, Aerium-Bainbridge temsilcileri ve danışmanları, VS Partners (Value Solution Partners), Cefic ve AK Yatırım ile birlikte yürütüldü. 

    Londra Merkezli ve uluslararası bir yatırımcı olan Aerium-Bainbridge firmasına ait CarrefourSa Bursa AVM’nin mülkiyet devri Atış Yapı’nın Katılımevim Tasarruf Finansman A.Ş ve Turyapı ile oluşturduğu konsorsiyum ile gerçekleşti.  

    Bursa başta olmak üzere Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafında 2 binden fazla yaşam alanı ve yaklaşık 130 bin metrekare ticari alan üretmiş olan Atış Grup gerçekleşen bu mülkiyet devri işlemi ile, Bursa’nın en prestijli noktalarından biri olan Nilüfer, Odunluk’taki CarrefourSa Bursa Alışveriş Merkezi ile de yaşama ve yaşanmaya değer projelerin öncüsü olmaya devam ediyor. 

    Satışa ilişkin işlemler, VS Partners (Value Solution Partners), Cefic ve AK Yatırım ile birlikte yürütülürken, projenin kiralama ve yönetim faaliyetlerini üstlenen VS Partners (Value Solution Partners) satış ile ilgili bilgilendirmeleri de yürütüyor olacak.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Tekstil sektörünün nitelikli iş gücü sorunu Eleman net ile çözülecek

    Tekstil sektörünün nitelikli iş gücü sorunu Eleman net ile çözülecek

    Eleman net CEO’su Levent Dicle, mavi yakanın yanı sıra diğer ara kademe ve gri kademedeki çalışan açığını da kapatmayı hedeflediklerini vurguladı. 

    Türkiye’nin mavi yaka ve ara kademede lider istihdam platformu eleman net, tekstil sektörünün nitelikli iş gücü ihtiyacının karşılamasına katkı sunacak. Türkiye’nin genel ihracatında üçüncü sırada yer alan tekstil sektörü, 2023 yılında yüzde 10’luk bir kayıp yaşamıştı. Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden tekstil sektörünün gelecek hedeflerine ulaşmasında nitelikli personel istihdamına sahip olmak kritik rol oynuyor.  

    Tekstil İhracatçıları ve Çalışanları Derneği (TİHCAD) ve Eleman net imzaladıkları işbirliği protokolüyle sektördeki nitelikli iş gücü sorununu çözmek için ele verdi.

    “Nitelikli çalışanları tekstil sektörüyle buluşturacağız” 

    İşbirliğine yönelik Eleman net CEO’su Levent Dicle, şunları söyledi: ‘’Tekstil sektörü ülkemizin toplam ihracatının ilk üçünde yer alıyor. 2023 yılına kadar da hep ihracat rekorları açıklayan bir sektör oldu. Türkiye’nin kalkınmasında kilit role sahip olan sektörün nitelikli iş gücü ihtiyacını karşılamak adına özverili bir çalışma yürüteceğiz. Eleman net olarak, mobil karavanımız ve “Seç-Yerleştir” hizmetlerimizle tekstil sektöründeki mavi yaka haricinde diğer ara kademe ve gri kademedeki açığı da kapatmayı hedefliyoruz. İstihdam sorunlarını çözmek ve sektörün geleceğine katkıda bulunmak noktasında TİCHAD’la başarılı bir çalışmaya imza atacağımıza inanıyoruz.’’  

    “Tasarım alanında kalifiye çalışan bulmak zorlaşıyor”

    TİHCAD Başkanı Ergin Aydın da tekstil sektörünün mevcut durumuna ve ihtiyaçlarına yönelik açıklamasında ‘’Tekstil sektöründe en kritik unsuru tasarım oluşturuyor. Bu alanda kalifiye mavi yaka çalışan bulmak giderek zorlaşıyor. Bu kritik sorunu çözmek için üniversitelerle işbirlikleri, Z kuşağına mentorluk gibi birçok çalışma gerçekleştiriyoruz. Tekstil Türkiye ekonomisini domine eden, umut verici ve kariyer vadeden bir sektör.  Eleman net ile yapacağımız çalışma sayesinde de ihtiyaç duyduğumuz bu nitelik iş gücüne ulaşmayı hedefliyoruz” dedi. 

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Ege Bölgesi'nin ihracatı 2024 yılının ilk yarısında yüzde 5 azaldı

    Ege Bölgesi'nin ihracatı 2024 yılının ilk yarısında yüzde 5 azaldı

    2023 yılının Ocak-Haziran döneminde 20 milyar 912 milyon dolar dış satıma imza atan Egeli ihracatçılar, 2024 yılının ilk yarısında ihracatta yüzde 5’lik gerilemeye engel olamadı ve ihracatta 19 milyar 783 milyon dolara geriledi.

    Türkiye’nin ihracatına en büyük katkıyı sağlayan ikinci bölge konumundaki Ege Bölgesi, Ticaret Bakanlığı’nın faaliyet illerine göre ihracat istatistiklerine göre Haziran ayında 3 milyar 23 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı. Ege Bölgesi’nin 2023 yılı haziran ayındaki ihracatı 3 milyar 470 milyon dolar olmuştu. Ege Bölgesi’nin ihracatı haziran ayında yüzde 13 kan kaybetti ve ihracattaki kayıp derinleşti.

    Ege Bölgesi illerinden İzmir, Muğla ve Afyonkarahisar 2024 yılının ilk yarısında, 2023 yılının aynı dönemine göre ihracatlarını artırmayı ya da korumayı başarırken, Ege Bölgesi’ndeki diğer iller 2023 yılı ihracat performanslarının gerisinde kaldı.

    İzmir’in 6 aylık ihracatı 11,6 milyar dolar 

    Ege Bölgesi’nin ihracatını domine eden İzmir 1 milyar 555 milyon dolarlık ihracatla Ege Bölgesi ihracatının yüzde 51,5’luk dilimini tek başına gerçekleştirdi. Ege’nin incisi İzmir, 2024 yılının ilk yarısını 11 milyar 665 milyon dolarlık ihracatla geride bıraktı.

    Kimya sektörü 162 milyon dolarlık ihracatla İzmir’de en çok ihracat yapan sektör olurken, Hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü 100 milyon dolarlık ihracatla İzmir’de en çok ihracat yapan ikinci sektör olmayı başardı. Otomotiv endüstrisi sektörü 66 milyon dolarlık ihracatla zirvenin üçüncü basamağında yer buldu.

    Manisa’nın ihracatı yüzde 23 geriledi

    Şehzadeler şehri Manisa, Haziran ayında Ege Bölgesi’nde 540,5 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koydu. Manisa, İzmir’den sonra Ege Bölgesi’nde en çok ihracat yapan ikinci şehir olmayı sürdürdü.

    Manisa’nın ihracatında elektrik-elektronik sektörü 146 milyon dolarlık tutarla açık ara lider olurken, iklimlendirme sektörü 46 milyon dolar, otomotiv endüstrisi 44 milyon dolar ihracat yaparak ilk üç sektör arasında yer aldı. Manisa’nın 6 aylık ihracatı 2 milyar 895 dolar olarak kayıtlara geçti. 2023 yılının ilk yarısında 3 milyar 753 milyon dolarlık ihracat yapan Manisa’nın ihracatı 2024 yılının ilk yarısında yüzde 23 eridi. Manisa, Ege Bölgesi illeri arasında ihracatı en çok düşen il oldu.

    Denizli’nin ihracatında hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü liderliğini sürdürdü

    Ev tekstilinde Türkiye’nin ihracat merkezi konumunda olan Denizli, Haziran ayında 305,6 milyon dolarlık ihracat yapma başarısı gösterdi. 2023 yılının Ocak – Haziran döneminde 2 milyar 13 milyon dolar ihracata imza atan Denizli, 2024 yılının ilk yarısında yüzde 6’lık kayıpla, 1 milyar 884 milyon dolarda kaldı.

    Denizli’nin ihracatında ilk üç sektörü 78 milyon dolarla hazırgiyim ve konfeksiyon, 70 milyon dolarla çelik ve 64 milyon dolarla elektrik-elektronik sektörleri sıralandı.

    Balıkesir 1 milyar doları aştı

    Ege Bölgesi’nde, Haziran ayında ihracatını artırabilen üç ilden biri olan Balıkesir, ihracatını yüzde 18 geliştirerek 176 milyon dolardan 208 milyon dolara ilerletti. Balıkesir’in 6 aylık ihracatı da 1 milyar 41 milyon dolar oldu.

    Balıkesir’de Haziran ayında ihracatını yüzde 210’luk artışla 21 milyon dolardan 65 milyon dolara taşıyan elektrik-elektronik sektörü Balıkesir’in ihracatını sürükleyen sektör oldu.

    Aydın’da madencilik sektörü lider

    Evliya Çelebi’nin, “Dağlarından yağ ovalarından bal akar” diye tanımladığı Aydın’ın ihracatı Haziran ayında yatay bir seyir izledi. 2023 yılı Haziran ayında 119 milyon dolar ihracat yapan Aydın, 2024 yılının Haziran ayında 118 milyon dolar dövizi ülkemize kazandırdı. Aydın’ın ihracatında madencilik sektörü 16 milyon dolarlık döviz getirisiyle lider sektör oldu.

    Afyonkarahisar ihracat artış rekortmeni oldu

    2024 yılının ilk yarısında ihracatını yüzde 22’lik artışla 299 milyon dolardan 365 milyon dolara ilerleten Afyonkarahisar, Haziran ayında yakaladığı yüzde 90’lık ihracat artış hızı yakaladı ihracatını 51 milyon dolardan 97 milyon dolara çıkardı ve Ege Bölgesi illeri arasında ihracat artış rekortmeni oldu.

    Su ürünleri ihracatında Türkiye lideri olan Muğla, Haziran ayında 96 milyon 635 bin dolarlık ihracata imza atarken, 2023 yılı Haziran ayındaki 119 milyon dolarlık ihracat seviyesinin yüzde 19 gerisine düştü. Porselen ihracatının lideri Kütahya, Haziran ayında ihracatını yüzde 5’lik artışla 68 milyon dolardan 71,5 milyon dolara yükseltti. Uşak, 2024 yılı Haziran ayını 31,5 milyon dolar ihracat tutarıyla geride bırakırken, 2023 yılı Haziran ayı ihracatının yüzde 9 gerisinde kaldı.

    Eskinazi; “Kaygılarımız gerçeğe dönüşüyor”

    Yüksek enflasyon kaynaklı artan girdi maliyetlerine karşın enflasyon oranında artmayan döviz kurunun Türk ihracatçılarının rekabetçiliğini olumsuz etkilediğini her fırsatta dillendiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 2024 yılı ilk yarısındaki tablonun kaygılarını gerçeğe dönüştürdüğünü dile getirdi.

    2023 ve 2024 yıllarına girerken hedeflerini “Mevcudu korumak” olarak belirlediklerini hatırlatan Eskinazi, “2023 yılında ihracatçılarımız ihraç pazarlarını korumak için sermayelerinin erimesi pahasına mücadele verdik ve ihraç pazarlarında mevcudumuzu korumayı başardık. 2024 yılında ise tablo daha da ağırlaştı. 2024 yılının ikinci yarısında ihracatçılara cansuyu verilmediği takdirde bu gerileme daha da derinleşecek” uyarısında bulundu.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Bu proje ile Spirulina ile zenginleştirilen ve hayvansal protein kaynağı olan solucanlar balık ununa alternatif olacak

    Bu proje ile Spirulina ile zenginleştirilen ve hayvansal protein kaynağı olan solucanlar balık ununa alternatif olacak

    Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ile Zootoprak firması iş birliğinde hazırlanan “Akuakültürde besin hammaddesi olarak kullanılacak solucan Monokültürü (Vermikültür) ve solucan gübresi üretiminde besin içeriği zengin alternatif organik hammadde (spirulina spp.) kullanılması” konulu Üniversite – Sanayi projesi, Ege Teknopark tarafından desteklenmeye uygun bulundu. Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Seray Yıldız’ın yürütücülüğünü yaptığı proje neticesinde vermikültür uygulaması sonucunda önemli bir hayvansal protein kaynağı olan ve alg ile zenginleştirilmiş solucan elde edilecek.

    Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, ekonomik olarak su ürünleri sektörüne katkı sağlayacak olan projeyi gerçekleştiren Prof. Dr. Seray Yıldız’ı ve ekibini tebrik ederek başarılar diledi.

    Projenin hedeflenen somut çıktılarından bahseden Prof. Dr. Seray Yıldız, “Proje ile Su Ürünleri açısından ithal edilen yem hammaddelerinin yerli üretimi sağlanmış olacak. Türkiye’de ilk kez solucan biyo-kütle (monokültür) (gübre için zaten yapılıyor) yetiştiriciliği yapılacak. Bu kültürün, konvansiyonel üretimden farklı olarak alg katkılı olmasından dolayı besin kalitesinin arttırılması üretim sürecinin basamaklarını kısaltacaktır. Bu üretimden elde edilecek ürün hem bahçe bitkilerinde zenginleştirilmiş organik gübre olarak kullanılacak ve hem de akuakültür (akvaryum balıkları, deniz-içsu balıkları) çalışmalarında ilk kez direk balık yemi olarak ve kültür balıkçılığında yem rasyonlarında hammadde olarak değerlendirilecek. Yurt dışına ihracat yapılacak. Alg ile besin içeriği zenginleştirilmiş, yerli ve yoğun solucan üretimiyle, yem hammaddesi ülkede üretilmiş olacak ve büyük bir girdi kaynağı sağlanacak” diye konuştu.

              “İthalata olan bağımlılık giderilecek”

    Yürütülen çalışma ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Seray Yıldız, “Ticari amaç güden vermikültür faaliyetleri ‘Organik Gübre Üretimi ve Solucan Biyokütle Üretimi’ olarak iki alanda yoğunlaşmıştır. Uygulamaya koyacağımız projenin amaçları doğrultusunda proje çıktısının ticarileşebilme potansiyeli yüksektir. Projenin tüm detaylarında ve hedeflenen kazanım ve sonuçlarında bahsedildiği gibi dünyada ve Türkiye’de bu uygulamaların önemi anlaşılmış ve uygulamaya geçilmiştir. Projemizde hâlihazırda süregelen üretim uygulamasına içeriği zenginleştirilmiş alg ile besleme yönü de girince işin ticari yönü daha da bir anlam kazanmıştır. Şöyle ki; Ülkemizde alg kaynaklı besleme ile gübre üretimi yapan işletme bulunmamaktadır. Türkiye’de alg kaynaklı gübreler çoğunlukla yurt dışından ithal edilmektedir. Bu da maliyeti artırmakta ve dövize bağımlılığı gündeme getirmektedir. Bu projede sürdürülebilir organik kaynak olarak doğal alg (Cyanobakteri)’in gübre ve solucan biyokütle üretiminde kullanımı amaçlanmıştır. Böylelikle, yerli kaynağın değerlendirilmesiyle ithalata olan bağımlılık giderilecektir. Bu açıdan elde edilecek proje çıktısının ticarileşme potansiyeli oldukça yüksek olarak öngörülmektedir” dedi.

    “En verimli ve ekonomik yöntem belirlenecek”

    Su ürünlerinde özellikle yetiştiricilik çalışmalarında en büyük girdiyi yemin oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Seray Yıldız, “Yem hammaddelerinin bir kısmı yurt dışından ithal edilerek temin edilmektedir. Bu da önemli bir masraf kalemidir. Bu açıdan baktığımızda da yine yerli ve yoğun solucan üretimiyle, yem hammaddesi ülkede üretilmiş olacak ve büyük bir girdi kaynağı sağlanacak. Hayvansal proteine yüksek ihtiyaç duyan karnivor balık yetiştiriciliğine endeksli Türkiye akuakültüründe, balık ununa ilave yem katkılarının uygulamaya aktarılması sürdürülebilir akuakültür üretim artışına katkı sağlayabilir. Birçok çalışmada da ispatlanan solucan ununun besinsel değeri ve diğer farmakolojik özelliklerinden dolayı önemli bir potansiyel içermektedir. Pilot ölçekli deneme çalışmaları sonucunda elde edilen veriler değerlendirilerek zenginleştirilmiş alg ile beslenen solucan üretimi için en verimli ve ekonomik olan yöntem belirlenecektir. Aynı zamanda hedeflenen bölgede en uygun üretim koşulları da oluşturulmuş olacaktır” diye konuştu.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Emirates, yenilenen Boeing 777 model uçağı ile hizmet vereceği ilk uçuş noktalarını duyurdu

    Emirates, yenilenen Boeing 777 model uçağı ile hizmet vereceği ilk uçuş noktalarını duyurdu

    Havayolu, yenilenen B777’lerini Cenevre, Tokyo Haneda ve Brüksel’de hizmete sunarak, yolcularına bu uçakta Emirates’in adeta imzası niteliğini taşıyan Premium Ekonomi’yi ve yeni nesil Business Class koltuklarını ilk kez yeni 1-2-1 düzeninde sunacak.

    Yenilenen Boeing 777 ile Cenevre, Tokyo Haneda ve Brüksel’e yapılacak Emirates uçuşları için emirates, Emirates mobil uygulaması veya seyahat acenteleri kanalı ile rezervasyon yapılabiliyor.

    Emirates’in Başkan Yardımcısı ve Ticari İşler Direktörü Adnan Kazım, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Filomuza yenilenmiş Boeing 777’lerin eklenmesiyle, dört sınıfta daha fazla koltuk çeşitliliğine ek olarak, Premium Ekonomi gibi çok beğenilen ürünlerimizi, uçuş ağımızda bu uçak tipinin halihazırda hizmet verdiği daha fazla şehre sunma fırsatını yakalayacağız.” 

    Adnan Kazım sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Her kabininde amiral gemimiz A380’den ilham alan Boeing 777’lerimiz, yenilenen iç mekânlarıyla yolcular için en iyi konforu sunarken, modern tasarım detayları ve özel kabin kaplamalarının yanı sıra yolcularımıza daha fazla özel alan sağlayan yeni bir Business Class kabini ve yolcularımızın maksimum konforu için üstün dokunuşları da içerecek. Her kabin sınıfında mümkün olan en iyi ürünü sunmaya yönelik yatırımlarımız ve yoğun bir şekilde odaklanmamız, hem Boeing 777’lerde hem de A380’lerde tutarlı bir deneyim sunmamızı da sağlıyor.”

    Yenilenen ilk Emirates Boeing 777 uçakları, *11 Ağustos’tan itibaren Cenevre’ye EK 83/84, *1 Eylül’den itibaren Tokyo Haneda’ya EK 312/313, *11 Eylül’den itibaren ise Brüksel’e EK 183/184 ile hizmet verecek.

    1 Temmuz’dan itibaren, baştan aşağıya kabin içi yenileme çalışmasına giren ilk Emirates Boeing 777 uçaklarının yenileme süreci, seferlerin başlamasına iki hafta kala tamamlanacak. Havayolunun planları arasında, First Class kabinin yenilenmesi, güncellenmiş 1-2-1 oturma düzeninde 38 yeni Business Class, 24 Premium Ekonomi ve 256 Ekonomi Class koltuğu bulunuyor.

    Kişisel özel alana ve yüksek konfora odaklanan Boeing 777’nin yenilenen tüm Business Class koltukları, 52,5 cm genişliğinde ve 117,76 cm aralıklı koltuklarla rahat bir yatağa dönüşebiliyor. Kademeli oturma düzeni, her koltuk için koridor erişimi sağlayarak, yolcuların doğrudan giriş ve çıkış yapabilmesine olanak tanıyor. Koltuklar, uçak içi eğlence ve koltuk kullanımı için dokunmatik ekranlı bir koltuk kumandası, havayolunun ödüllü ice eğlence sistemine bağlı, gökyüzündeki en büyük ekranlardan biri olan 23 inçlik kişisel HD ekran, kişisel mini bar, geniş bir masa ve kişisel cihazlar için geniş bir eşya gözü ile şarj prizleri ve çok daha fazla özelliğiyle öne çıkıyor. Boeing 777 Business Class kabininde ayrıca, yolcuların uçuş sırasında kolay ve hızlıca atıştırmalık ve içecek alabileceği küçük bir bar da yer alacak.

    Emirates’in yatırım programının bir parçası olarak toplam 81 Boeing 777 yenilenecek ve havayolunun bu en yeni ürünüyle hizmet vereceği daha fazla uçuş noktası önümüzdeki birkaç ay içinde duyurulacak. Havayolu, gökyüzünde en iyi ürünleri ve yolcu deneyimini sunmak adına 3 milyar ABD dolarının üzerinde bir yatırımla, sektördeki bilinen en büyük yenileme programının bir parçası olarak 191 uçağını tamamen yenilemek için ayırdı.

    Emirates şu anda Premium Ekonomi ile donatılmış yenilenen A380 uçaklarıyla New York JFK, Los Angeles, San Francisco, Houston, Londra Heathrow, Sydney, Auckland, Christchurch, Melbourne, Singapur, Mumbai, Bangalore, Sao Paulo, Tokyo Narita, Osaka ve Dubai’ye seferler düzenliyor.

    Havayolu, A350’nin bu yılın Eylül ayında filosuna katılmasıyla birlikte, Şubat 2025’e kadar Premium Ekonomi ile 36’dan fazla şehre hizmet vermeyi hedefliyor. Ayrıca, önümüzdeki aylarda daha fazla yenilenen A380 ve Boeing 777’nin hizmete girerek daha fazla şehre uçması planlanıyor.

    *Sefer tarihleri, uçakların yenileme süreçlerinin daha erken tamamlanması halinde daha öne çekilebilir.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Aksigorta'dan evcil hayvan sahiplerini en iyi anlayan sigorta: Aksigorta Pati Plus VetAmerikan

    Aksigorta'dan evcil hayvan sahiplerini en iyi anlayan sigorta: Aksigorta Pati Plus VetAmerikan

    Yeni nesil sigortacılık anlayışıyla ürün ve hizmetlerini geliştirmeye devam eden Aksigorta, patili dostların ihtiyaçlarından hareketle çıkarmış olduğu Pati ve Pati Plus ürünlerinin yanına “Aksigorta Pati Plus VetAmerikan” sigortasını ekledi. Aksigorta Pati Plus VetAmerikan adı verilen evcil hayvanlara özel sağlık sigortası ürünü, 25 bin TL’den 150 bin TL’ye kadar uzanan teminatlarıyla, kedi ve köpekler için sektördeki en yüksek ayakta ve yatarak tedavi limitleriyle güvence sunuyor. İstanbul’da VetAmerikan Hayvan Hastanesi’nde geçerli olan bu ürün ile evcil hayvanlar Türkiye’nin en büyük ve en kapsamlı özel hayvan hastanesinde tedavi olma ve Pati Plus VetAmerikan’ın avantajlarından faydalanma imkanı buluyor. 

    VetAmerikan Hayvan Hastanesi kedi ve köpekler için ayrı girişi, özelleştirilmiş muayene alanları ve hasta servisleri ile evcil hayvanların birbirleriyle karşılaşması sırasında oluşabilecek huzursuzlukların önüne geçerek, evcil hayvanın sağlığının yanında konforunu da önceliklendiren bir deneyim sunuyor. 

    Özellikle ilk defa evcil hayvan sahibi olanlar için her türlü bilgi ve desteğini sigorta sahiplerine sağlayan Aksigorta Pati Plus VetAmerikan, hayvanseverlerin patili dostlarıyla olan keyifli yolculuğunda onların yanında yer alıyor. Sadece hastalık anında değil, evcil hayvan sahiplerinin her türlü ihtiyacına yanıt verebilen bu ürün, en kapsamlı ek hizmet paketini sunmasıyla da kendi sektöründe fark yaratıyor.

    Evcil hayvan sahiplerini en iyi anlayan sigorta

    Evcil hayvan sahiplerinin yarısının evcil hayvan sigortasını bilmediğini belirten Aksigorta Genel Müdür Yardımcısı Tolga Tezbaşaran, bu sigorta sahipliği oranının ise yüzde 13’te kaldığını dile getiriyor. “Yapılan araştırmalarda evcil hayvan sigortası yaptırmayan kişilerin, genellikle bu ürünlerin evcil hayvanın tüm ihtiyaçlarını karşılamadığını, fiyatına değer hizmetleri sağlamadığını ve patili dostlarının böylesi bir sigortaya ihtiyacı olmayacağı düşüncesi yatıyor. Halbuki kendi canımızdan ayırmadığımız evcil hayvanlarımız, sanıldığından çok daha fazla çeşitli hastalık ve rahatsızlıklara maruz kalıyor. Bu noktada sigorta da öngörülemeyen harcamalara yönelik sunduğu avantajlarla sizin beklenmeyen her duruma karşı hazır olmanızı sağlıyor. Aksigorta olarak bizler de Pati ailemizi, Pati Plus VetAmerikan ürünümüzle genişletiyoruz” diyen Tezbaşaran, evcil hayvan sahiplerine özel olarak geliştirdikleri bu ürünün, evcil hayvan sahiplerini en iyi anlayan sigorta olacağının altını çiziyor.

    Koç Healthcare (Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları) CEO’su Dr. Erhan Bulutcu ise “Evcil hayvanlar, ailemizin birer parçası haline gelmiş durumda ve onların sağlığı bizim için büyük önem taşıyor. Bu kapsamda hastanemizde, tüm sağlık sektöründe olduğu gibi, sigorta şirketleriyle iş birliklerine büyük önem veriyor ve hastalarımıza daha iyi hizmet sunabilmek için bu doğrultuda kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Aksigorta ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği sayesinde, VetAmerikan Hayvan Hastanesi’nde evcil hayvan sahiplerine en kapsamlı ve kaliteli sağlık hizmetlerini sunmayı hedefliyoruz. Aksigorta Pati Plus VetAmerikan sigortası, patili dostlarımızın ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol üstlenecek. Evcil hayvan sahiplerinin karşılaştığı zorlukları en aza indirmek ve onların hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla sunduğumuz bu hizmetin, hayvanseverlerin beklentilerine cevap vereceğine inanıyorum. Bu iş birliği ile VetAmerikan Hayvan Hastanesi’nin sunduğu yüksek kaliteli hizmetlere erişimi artırarak, evcil hayvanların sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerine katkıda bulunacağız” şeklinde konuştu.

    Geniş kapsamlı teminat

    Sektördeki en yüksek teminat limitlerini sağlayan Pati Plus VetAmerikan, evcil hayvanların yaşayabileceği acil durumlar ve hastalıklara karşı muayene, ameliyat, ilaç, görüntüleme, laboratuvar testi gibi tedavi masraflarının yanı sıra; check-up, yıllık rutin aşılar, tedavi mamaları, göz, kulak, diş bakımı ve tırnak kesimi gibi ücretsiz ek hizmetleri de sağlıyor. Doğum ve kısırlaştırma tedavileri ile pet ambulans ve yerinde aşı hizmetlerini kapsayan tek evcil hayvan sigortası olan Pati Plus VetAmerikan, hayvanseverlerin patili dostlarıyla olan keyifli yolculuğunda onların yanında yer alıyor. Sadece hastalık anında değil, evcil hayvan sahiplerinin her türlü ihtiyacına yanıt verebilen bu ürün, en kapsamlı ek hizmet paketini sunmasıyla da kendi sektöründe fark yaratıyor.

    Evcil hayvan sahiplerini en iyi anlayan sigorta olma vizyonu ile yola çıkan Aksigorta bu ürünü ile aynı zamanda evcil hayvan sahibinin bu süreçte yaşayabileceği zorluklarda da yanında olmayı amaçlayarak evcil hayvan sahipleri için online psikolojik danışmanlık hizmeti de sağlıyor. 

    Bunların yanında Pati Plus VetAmerikan Sigortası sahipleri, VetAmerikan Hayvan Hastanesi bünyesindeki petshop, pet transfer, pet konaklama ve pet kuaförden indirimli olarak yararlanabiliyor. Poliçe kapsamında ayrıca trafik kazası, yüksekten düşme, zehirlenme, akut alerjik reaksiyonlar, bayılma, bilinç kaybı, koma, göz problemleri, böcek sokması, 24 saatten uzun süreli ishal ve kusma, kanser tedavisi, deri hastalıkları gibi acil durum ve hastalıklar da bulunuyor.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • Kültür turizmine 6,9 milyar dolar harcıyoruz

    Kültür turizmine 6,9 milyar dolar harcıyoruz

    Dünyada turizm sektöründe son yılların yükselen yıldızı kültür turizmi. Artık sadece deniz, kum, güneş tatili yapmak yerine, tatillerini daha anlamlı ve kültürel deneyimlerle doldurmak isteyen insanların sayısı giderek artıyor. 

    Expedia Group, Priceline Group ve China Travel tarafından hazırlanan “Cultural Tourism Demand and Trends 2024-2031 Report” (Kültür Turizmi Talep ve Trendler 2024-2031 Raporu) dünyada kültür turizminin bu yıl 6,9 milyar dolar büyüklüğe ulaşacağını gösteriyor. Rapora göre kültür turizmi pazar hacmi her yıl ortalama yüzde 14,3 büyüyerek 2031 yılında 17,2 milyar dolara ulaşacak. 

    Kültür turizmi dendiğinde akla ilk gelen ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor. UNESCO “Dünya Mirası Listesi”nde yer alan pek çok yapı ve yöre barındıran Türkiye, kültür turizminin popüler destinasyonlarını barındırıyor. 

    Kültür, tarih ve gastronomi odaklı bir seyahat deneyimi 

    Türkiye’nin en önemli turizm markalarından Coral Travel, yeni yerler görmekten hoşlanan ve tarih boyunca hüküm sürmüş eski medeniyetlerin izlerini sürmek isteyenler için Türkiye’nin en popüler kültür turizmi destinasyonlarının listesini çıkardı. 

    “Coral Travel’ın deneyimli rehberleri eşliğinde gerçekleştirilen bu turlarda zengin Anadolu coğrafyasının Ege, Karadeniz, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu gibi medeniyetler beşiği topraklarına yolculuk yaparak buralardaki kültürel zenginliği gözlerinizle görebilirsiniz” diyen Coral Travel Türkiye Genel Müdürü Mehmet Kamçı, hayata geçirdikleri kampanyalar ve tatil alışverişlerinde ciddi oranlarda tasarruf sağlayan banka promosyonları ile kültür, tarih ve gastronomi odaklı bir seyahat deneyimi yaşamanın daha kolay ve keyifli hale geldiğini vurguladı. 

    En tercih edilen rotaların başında Kapadokya geliyor 

    İşte Türkiye’nin en popular kültür turizmi destinasyonları:

    Kapadokya

    Türkiye turları içerisinde en çok tercih edilen bölgeler arasında yer alan ihtişamlı Kapadokya’da Peri Bacaları`nı görebilir, Ihlara Vadisi’nin görkemine yakından tanık olabilir, bölgede bulunan yer altı şehirlerinin gizemini keşfedebilirsiniz. Yöresel lezzetleri tadabilir, çömlek, onyx taşı gibi ürünlerin işlendiği atölyeleri ziyaret edebilir ve dilerseniz balon turu ve Türk gecesi gibi çeşitli aktivitelere katılma imkânı bulabilirsiniz.

    Ege ve Akdeniz Bölgeleri & Likya

    Ege ve Akdeniz’in birbirinden güzel destinasyonlarında tekne turları ile deniz, kum ve güneşin tadını çıkarabilir, özellikle Likya bölgesinde bulunan antik kentler ile bölge tarihi hakkında bilgiler edinebilir ve muhteşem doğası eşliğinde bölge yemeklerinin tadını çıkarabilirsiniz. 

    Güneydoğu Anadolu Bölgesi

    Dünyanın ilk üniversitesinin bulunduğu Harran, dünyanın şu ana kadar bilinene en eski tarihi yapısı Göbeklitepe, peygamberler şehri Şanlıurfa ve ören yerleri, tarihi eserleri, eşsiz doğası ve kültürel mirasıyla adeta açık hava müzesini andıran Mardin’i içinde barındıran birçok farklı destinasyona ev sahipliği yapan Güney Doğu Anadolu Bölgesi turları ile bölge tarihi hakkında bilgiler edinebilir ve yöresel lezzetlerini tadabilirsiniz. 

    Karadeniz Bölgesi

    Yeşil alanlarının yanı sıra Sümela Manastırı gibi tarihi yapıları ve Uzungöl gibi doğal güzellikleri ile de öne çıkan Karadeniz illerini gezerek hem oksijen depolayabilir hem de lezzetli yöresel yemeklerin tadına bakabilirsiniz.

    Doğu Anadolu Bölgesi 

    Doğu Anadolu turları ile bölgenin yapıları, kültürü, coğrafyası ve tarihi hakkında bilgiler edinebilir. Birbirinden lezzetli yöresel yemeklerini deneyimleyebilirsiniz.

    Coral Travel’dan tatili güzelleştiren avantajlı kampanya

    Bir gece konaklamalı turlardan sekiz gün süren kapsamlı gezilere kadar pek çok seçenek sunan Coral Travel, gerçekleştirdiği kampanyayla da birçok avantaj sunuyor. 

    21 Haziran- 31 Temmuz 2024 tarihleri arasında geçerli kampanya ile Ziraat Bankası Bankkart kredi kartı veya banka kartı özelliği ile Coral Travel’da tek seferde yapılacak 25.000 TL-49.999 TL arasındaki peşin/taksitli alışverişlere 2.500 TL Bankkart Lira, 50.000 TL-99.999 TL arasındaki peşin/taksitli alışverişlere 5.500 TL Bankkart Lira, 100.000 TL ve üzeri peşin/taksitli alışvarişlere 8.500 TL Bankkart Lira veriliyor.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

  • SASA için istihdam sadece stratejik değil aynı zamanda etik bir öncelik

    SASA için istihdam sadece stratejik değil aynı zamanda etik bir öncelik

    Adana’daki tesislerinde 14 binden fazla işçi çalışan SASA’nın Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Şeker, şirketin insan kaynakları yönetimini stratejik olduğu kadar etik bir yaklaşımla yönettiğini belirtti.

    9 yıl içinde 1.150 çalışandan 14 bin çalışana, taşeronlar şirket bünyesine

    Erdemoğlu Holding ve SASA Yönetim Kurulu Üyesi Şeker, SASA’nın Erdemoğlu Holding bünyesine geçtiği 2015 yılından bu yana, kalifiye bir işgücü yolunda istikrarlı adımlar attığını, şirket devralındığında 150’si taşeron olmak üzere 1.150 civarında olan çalışan sayısının bugün 5 bini aştığını, halihazırda devam eden inşaatlarda çalışan 9 bin kişi de eklendiğinde 14 bin kişilik dev bir istihdama ulaştığını belirtti.

    Bu süreçte attıkları en önemli adımlardan birinin 2015 yılı itibarıyla çalışan toplam sayısının yaklaşık yüzde 15’ini teşkil eden taşeron işçilerin de şirket bordrosuna alınması olduğunu söyleyen Şeker, bu adımı kendi inisiyatifleri ile attıklarını, üstelik bu yönde herhangi bir sendikal talebin olmadığını da belirtti.

    Üretim maliyetleri içinde istihdamın yaklaşık yüzde 7’lik bir paya sahip olduğunu belirten Şeker, SASA’nın Adana ve bölgesinin istihdamına ve aile ekonomisine yaptığı katkının payının ise ölçülemeyecek kadar büyük olduğunu belirtti.

    İstihdam SASA için stratejik olduğu kadar etik bir alan

    Son günlerde bazı haberlerde şirketin insan kaynağı uygulamalarına ilişkin yanıltıcı bilgilerin paylaşıldığını belirten Şeker, SASA’nın istihdam yaklaşımının sadece stratejik değil etik de olması için çalıştıklarını belirterek, sendikalarla ilişkilerinin de bu prensip çerçevesinde geliştiğini anlattı.

    Farklı sendikalarla SASA içinde örgütlü oldukları dönemlerde yakın temas içinde çalıştıklarını söyleyen Şeker, pek çok toplu iş görüşmesini bu sendikalarla bizzat yönettiğine dikkat çekti. Sendikaların kendi içlerinde yaşadıkları rekabetin ve gruplaşmaların, bizzat kendi üyelerinin iş barışını bozan sonuçlar ürettiğini gördüklerini belirten Şeker, buna rağmen sendika üyesi olan hiçbir çalışana en ufak bir müdahalelerinin olmadığının altını çizdi.

    Çalışanlarımıza verdiğimiz kıymet sendikalardan bağımsız

    Sendikaların çoğunlukla sadece baz ücreti önemsediklerini, işçinin kendi eğitiminden sağlığına, aile fertlerinin eğitim ve sağlık ihtiyaçlarına kadar başka pek çok alanda taleplerinin olmadığını söyleyen Şeker, bunun yanında temsilci veya başkan seçimi gibi konularda kendi içlerinde yaşadıkları problemlerden dolayı işçilerin haklarına yeterli zamanı ayıramadıklarını belirtti. Şeker, sözlerine şöyle devam etti:

    “Çalışanlarımız bizlerle doğrudan konuştuklarında ihtiyaçlarını direkt aktarıp daha hızlı sonuç alabildiklerini gördüler. Biz de çalışanlarımızın ihtiyaçlarıyla bizzat ilgilenerek kendilerine karşı hep çok şeffaf ve tutarlı olduk. Bununla birlikte, sendika ile çalışmak isteyen hiçbir çalışanımıza da en ufak bir telkinimiz bile söz konusu olmadı, olamaz da.”

    En düşük SASA maaşı asgari ücretin yüzde 47 yukarısında

    Son günlerde haberlerde yer alan iddialara değinen Şeker, SASA’da en düşük net ücretin mevcut asgari ücretin yüzde 47 yukarısında olduğunu belirtti, şirketin ücret güncellemelerini dinamik bir yaklaşımla yaptığını ekledi. SASA’nın ücretin yanı sıra çok sayıda ikramiye ve yan hakkı çalışanlarına sunduğunu söyleyen Şeker, önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşecek dev yatırımlar için en büyük güvencelerinin çalışanları olduğunun altını çizdi.

    Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı